Renault’da delege seçimlerinde mevcut başkanın listesi geride kaldı: Renault işçisi ilk tepkiyi verdi
Renault’da 15 Mart’taki genel kurul öncesi yapılan delege seçimlerinde yüksek katılım ve çok sayıda aday, işçilerin sendikada daha fazla söz ve değişim istediğini gösteriyor.

Renault'ta ek zam eyleminden bir kare. Fotoğraf: Evrensel
Erdal Kılıç
erdalkilicevrensel@gmail.com
Bursa –2015’teki “Metal Fırtına” sonrası 2017 yılında Oyak Renault iş yerinin şubesi olarak kurulan Türk Metal Emek Şubesinin, 15 Mart’ta yapılacak 3. Olağan Genel Kurulu öncesi fabrikalarda delege seçimleri yapıldı. Bu süreçte belki de ortaya çıkan en çarpıcı nokta 8 sandığın kurulduğu (160 delege) Oyak Renault Otomotiv Fabrikasında üç farklı listeden 560 adayın çıkmasıydı. Seçimlere katılım oranının yüksek olması (yüzde 81) cabası. Bu durum, işçilerin sendikalarda daha fazla söz sahibi olmak istemesini göstermesi bakımından önemli. Keza delege seçimlerinde mevcut başkanın listesinin kaybetmiş olması, işçilerin artık değişim istediğini de kanıtlar nitelikte.
Özellikle son birkaç ay, gazetemizde Renault işçilerinin yaşadıkları sorunları yansıtan çeşitli haberler yer aldı. Eldiven sorunundan ısıtıcıların kapatılmasına, promosyon olarak verilen altınlarda yapılan nakit kesintisinden iş kıyafetlerine kadar, fabrika yönetimi tarafından alınan bir dizi ‘tasarruf’ tedbirlerine karşı işçiler itirazlarını dile getirdi. Bu sorunların bir kısmı işçilerin itirazları üzerine çözülürken, sendikacılar ise çoğu kez çözümün parçası olmadığı gibi patronu aklar nitelikte sözlerle işçilerin karşısında yer aldı.
Bugünlerde ise üretimin yoğunlaşmasına karşın sözleşmeli işçilerin işten çıkarılması, Renault işçilerine iş yükü şeklinde yansıyor. Üstelik Türk Metal yöneticileri, son yıllarda 2-4-6-9 aylık periyotlarla sözleşmeli işçilerin çalıştırılmasına karşı da yine istifini bozmuyor. Patronun ortalama saat ücretlerini düşürmek için kullandığı bu formül bir yandan da işçilerin işsiz kalma kaygısını artırıyor. Öte yandan yüksek vergi kesintileri ve sendika yöneticilerinin bu konudaki güven vermeyen açıklamaları, yetersiz tepkiler de işçilerin en çok yakındığı konulardan.
2015’in getirdiği kazanım
Renault işçileri, genel kurula tüm bu sorunlar etrafında gidiyor. Bir yandan sürece müdahale etmek konusunda çeşitli zayıflıklar yaşansa da diğer yandan işçilerin büyük çoğunluğu, sendikacıların seçildikten ve bu düzene dahil olduktan sonra kendi saflarından uzaklaşabileceğini görüyor. Ancak örgütlülük durumları (ya da örgütsüzlükleri) buna karşı bir tutum alma, bir mücadele hattı kurmalarına olanak vermiyor. Burada 2015’teki ‘Metal Fırtına’yı hatırlatmakta fayda var. Zira bugün Renault işçileri sendika seçimlerine bir ölçüde müdahil olabiliyor, fabrikada sandık kuruluyorsa burada aslan payı 2015’teki eylemlerdir. 2015’te Renault’da başlayan istifalar Türkiye geneline yayılmış, on binlerce işçi Türk Metal’den istifa etmişti. 2016-2017 yıllarında Renault Fabrikası işçileri Birleşik Metal-İş’e geçerek 5 Mayıs Şubesini kurmuştu. Ancak işçiler yaşadıkları çeşitli sorunlar ve baskılar nedeniyle tekrar Türk Metal’e üye olmuştu.
O dönem işçiler cephesinde öne çıkan eleştiriler, “Kendilerinin inşa ettikleri öz örgütlenme biçimlerinin sendika yöneticilerinin eliyle dağıtılması, belirli bir yönetim tarzı dayatmasıyla hareketin içerisinde ortaya çıkan doğal sözcü ve yöneticiler ile işçiler arasında bir güvensizlik oluşması, işçiler arasındaki birliği güçlendirme tartışmalarının seçimler dolayısıyla ortaya çıkan kişisel hırsı körüklemesi, Birleşik Metal-İş’i de belirleyebilecek düzeyde bir şube olması sebebiyle çeşitli hesapların ve rekabeti körükleyen hamlelerin birliklerini zayıflatması, Metal Fırtına nedeniyle iki işçi işten atıldığında üretimi durduracak gücün gerisine düşülmesi, 17 işçi işten çıkarıldığında ‘güvensizlik, artan baskılar, dağılmış birlikler ve rant için oluşmuş gruplaşmalar’la karşılaşılması” şeklinde özetlenebilir.
İşçilerin bu durumunu fark eden fabrika yönetimi ve Türk Metal, müdahale etmek için kolladığı fırsatı bulmuştu. İşçilerin hem kendi birliklerine, hem sendikaya, hem de birbirlerine olan güvensizliği üzerine yeniden Türk Metal örgütlendi.
Dünün mücadele edenleri bugünün elenenleri
Seçim sürecine dönecek olursak; bugün delege seçimlerinde üstü çizilen mevcut Başkan Nizamettin Bilik ve delege listesi, ağırlıklı olarak 2015 Metal Fırtına’ya katılmış işçilerden oluşuyordu. Ancak bugün işçilerin bu listeye çizik atmış olmasının nedeni, sendikal bürokrasinin doğrudan mücadele içerisinden gelmiş işçileri dahi ‘dönüştürmesi’dir. Genç kuşak işçilerin yaptığı itiraz da bunadır.
Hafta sonu yapılacak genel kurul öncesi bir yandan Türk Metal Genel Merkezi, bir yandan da patronlar, ‘kazasız’ bir seçim için her türlü baskıyı uyguluyorlar. Önümüzdeki dönem TİS’ini hesaplayarak hareket ediyorlar. Onlar için işçilerin kürsüden taleplerini dile getirmesi ve mücadele yöntemlerini tartışması, kontrol dışı bir felaket anlamına gelir. Kendi iktidarlarının dışında, işçilerin özgürce yönettiği sendikaların ortaya çıkması ise onlar için tam anlamıyla bir kazadır. Bugün herkes Renault işçilerinin delege seçiminde gösterdiği tepkiyi anlamış durumda ve önümüzdeki süreçte yönetimi almakla ellerine pimi çekilmiş bir bomba almak arasında bir fark olmayacağını da. Ancak yine de Renault işçilerinin bu tepkisinin yetersiz kalacağı da ortada. İşçilerin 2015’in sonuçlarını ve deneyimlerini önümüzdeki sürece ışık tutacak şekilde hatırlamak zorunda olduğu da bir o kadar önemli. Keza Türk Metal yöneticileri bu sonuçları çıkarmış ve bir şey yapmıyor gibi görünerek işçiler arasındaki rekabeti taleplerin önüne geçirmiş, seçimleri işçilerin taleplerinin değil isimlerin ve koltuk kavgalarının tartışıldığı bir denkleme oturtmuştur. Diğer yandan delege seçilen isimleri dahi etkileyerek “Ankara’dan belirlenecek” anlayışına işçileri ikna etmeye çalışmaktadır. Çok cepheden sürdürülen ayak oyunlarının sebebi işçilerin birbirlerine ve birliğe olan güvensizliğini körüklemek ve seçimleri sorunlar-talepler tartışmasından uzaklaştırmaktır.
İşçiye kazandıracak olan
Renault işçilerine kazandıracak temel dayanakların ise geçmişten bugüne yaşanmış mücadelelerden çıkarılması önem taşıyor:
- Seçimlerde işçilerin kürsüyü kullanması, sorunlar karşısında ortak talepler belirlemesi.
- Delege seçimlerinde ortaya çıkan değişim talebi işçilerin hızla bir araya gelebileceğini gösteriyor. Ankara’dan gelecek haber beklentisinden çıkılması, işçilerin kendi birliğine ve birliğinden doğan gücüne güvenmesi.
- Seçimden çıkacak sonuç fark etmeksizin işçilerin kendi örgütlülüklerini sağlamlaştırmak için dar bir temsilciler kurulu ile değil, 2015’ten çıkardığı sonuçlarla her UET’de (en küçük üretim birimleri) belirlediği temsilcilerle sürece müdahil olması.
- Eğer rekabet körüklenirse sendikal bürokrasi ve patron, talepler etrafında birlik ve güven örgütlenirse işçiler kazanacaktır.
Evrensel'i Takip Et